İnsan Emeğini Metalaştıran Bir İllüzyon: İnsan x Gün ve Ötesi
Yazılım geliştirme, modern dünyanın en yaratıcı ve dinamik süreçlerinden biri. Ancak “İnsan x Gün” kavramı (veya sıkça yapılan zaman tahminleri), bu süreci bir montaj hattına indirgeyerek, insan emeğini ölçülebilir bir meta haline getiriyor. Peki bu yaklaşım neden bu kadar dirençli? Cevap, insanlığın verimlilik takıntısında, kontrol arzusunda ve belirsizlik korkusunda yatıyor. İşte bu kavramı felsefi bir mercekle incelemek için dört temel soru:
1. “Zaman”ı Neden Bir Ölçüt Olarak Kabul Ediyoruz?
Endüstri Devrimi’nden beri zaman, insan emeğinin temel metriği oldu. Fabrikalarda çalışma saatleri, üretilen vida sayısıyla eşleştirildi. Ancak yazılımda zaman, yaratıcılığın düşmanıdır. Bir geliştirici, 8 saatlik mesaisinin yalnızca 2 saatinde “verimli” kod yazabilir. Geri kalanı, problem çözme, araştırma ve deneme-yanılma ile geçer.
- Nietzsche ve “Sürekli Tekrar”: Nietzsche, “Böyle Buyurdu Zerdüşt”’de insanın “ebedi dönüş” korkusundan bahseder. “Adam x gün” de benzer bir kısır döngü yaratır: Zaman, yaratıcılığı öldürür; yaratıcılık olmayınca, zaman daha da değerlenir.
- Heidegger’in “Zaman ve Varlık”ı: Heidegger’e göre zaman, bir araç değil, varoluşun ta kendisidir. Yazılımcıların “deadline” baskısı altında hissettikleri kaygı, varoluşsal bir yabancılaşma örneği: Kendi ürettikleri şeye yabancılaşırlar.
2. “Verimlilik” İllüzyonu: Neden Daha Fazlasını İstiyoruz?
Kapitalizm, sınırsız büyüme ve artan verimlilik üzerine kurulu. Ancak yazılım geliştirme, doğrusal olmayan bir süreç. Bir algoritmayı optimize etmek için harcanan 10 saat, projeyi 100 saat ileriye taşıyabilir. Geleneksel zaman tahminleri ise bu niteliği, niceliğe indirger.
- Marx ve Emek Değer Teorisi: Marx, emeğin değerini “harcanan zaman”a değil, “üretilen toplumsal fayda”ya bağlar. “İnsan-gün” modeli, bu faydayı görmezden gelir. Örneğin, 1 saatte yazılan kötü bir kod, 10 saatte yazılan temiz koddan daha “ucuz” görünür, ancak uzun vadede toplumsal maliyeti katlanır.
- Byung-Chul Han ve “Yorgunluk Toplumu”: Han, modern insanın kendi kendini sömürdüğünü savunur. “Kişi-gün” hesaplamaları da geliştiricileri, daha fazla mesai yapmaya zorlayarak, bu sarmalı besler.
3. Belirsizlik Korkusu: Neden Her Şeyi Kontrol Etmek İstiyoruz?
İnsan, belirsizliği risk olarak görür. “İnsan x gün” modeli, bu korkuyu yanlış bir güven hissiyle yatıştırmaya çalışır: “10 insan x 10 gün = 100 birim iş” gibi. Oysa yazılım projeleri, kaotik sistemlerdir. Küçük bir gereksinim değişikliği, tüm planı alt üst edebilir. Bu, özellikle yazılım gibi soyut ve sürekli değişen bir alanda, yanıltıcı bir kesinlik yaratır.
- Taoizm ve “Wu Wei” (Eylemsizlik): Taoist felsefe, doğal akışa uyum sağlamayı öğütler. “İnsan x gün” ise doğal sürece zorla müdahale eder. Projeler, akışa karşı kürek çekmek gibi yorucu hale gelir.
- Kant ve “Saf Aklın Eleştirisi”: Kant, insan aklının sınırlarını kabul etmemizi ister. Geleneksel zaman tahminleri ise bu sınırları reddeder: Sonsuz karmaşıklığı olan bir süreci, basit bir denkleme sığdırmaya çalışmak, aklın kibridir.
4. İnsanı Makineye İndirgeme Çabası: Neden Reddetmeliyiz?
Geleneksel “insan-gün” modeli, insanı algoritmik bir varlık olarak görür: Girdi (zaman) → İşlem (kod yazma) → Çıktı (ürün). Ancak insan, makine değildir. Yaratıcılık, ilham, motivasyon ve sosyal etkileşim, bu denkleme sığmaz.
- Hannah Arendt ve “Vita Activa”: Arendt, insan emeğini üçe ayırır: Emek (biyolojik ihtiyaçlar), İş (araçlar üretmek) ve Eylem (toplumsal etkileşim). “İnsan x Gün” ve benzeri yaklaşımlar insanı yalnızca emek düzeyine indirger.
- Postmodernizm ve “Meta Anlatıların Çöküşü”: Lyotard, modernizmin büyük anlatılarının (verimlilik, ilerleme) çöktüğünü savunur. “İnsan x. gün” kavramı da, bu miadını doldurmuş anlatıların bir kalıntısıdır.
Alternatif Yaklaşımlar ve Pratik Uygulamalar:
Değer Bazlı Fiyatlandırma: Projeleri “harcanan zaman” yerine, sağladığı değer üzerinden fiyatlandırmak. Bu, müşteriye ne kadar değer kattığınızı ve bu değerin karşılığını almanızı sağlar. Örneğin, bir e-ticaret sitesinin satışlarını %20 artıracak bir özellik, kaç günde yapıldığından bağımsız olarak değerlidir.
Çevik (Agile) Metodolojiler: Scrum, Kanban gibi çevik yöntemler, belirsizliği kabul eder ve kısa döngülerle (sprintler)ilerlemeyi teşvik eder. Her sprint sonunda, çalışan bir ürün ortaya çıkarılır ve müşteri geri bildirimleri alınır. Bu, sürekli adaptasyonu ve iyileştirmeyi mümkün kılar. Sprint planlamasında, hikaye puanları gibi, işin büyüklüğünü ve karmaşıklığını yansıtan, zamandan bağımsız ölçütler kullanılabilir.
Kapasite Planlaması : Ekip üyelerinin yeteneklerini, ilgi alanlarını ve geçmiş performanslarını dikkate alarak gerçekçi iş yükleri atamak. Bu, hem çalışan memnuniyetini artırır hem de projenin başarısını olumlu yönde etkiler. Zaman tahminleri yerine, geçmiş verilere ve ekip kapasitesine dayalı öngörüler kullanılır.
NoEstimates Yaklaşımı: #NoEstimates hareketi, zaman tahminlerinin tamamen kaldırılmasını ve bunun yerine sürekli teslimat, küçük parçalara bölme ve önceliklendirmeye odaklanılmasını savunur.
Sonuç: İnsanlığı Geri Kazanmak
“İnsan x Gün” modeli, yalnızca bir proje yönetimi hatası değil; insanın yaratıcı ruhunu, özgür iradesini ve toplumsal bağlarını görmezden gelen bir varoluş krizidir. Bu tuzağı aşmak için:
- Zamanı Değil, Değeri Ölçün: Bir projenin başarısını, kaç “gün”de bittiğiyle değil, kaç insanın hayatını kolaylaştırdığıyla ölçün.
- Belirsizliği Kucaklayın: Projeleri keşif süreçleri olarak görün. Hata yapma özgürlüğü tanıyın.
- İnsanı Merkeze Alın: Takımlarınıza “kaynak” değil, “birey” olarak davranın.
Yazılım, insanlığın en yaratıcı disiplinlerinden biri. Onu endüstriyel bir kalıba sokmak, hepimizin potansiyelini kısıtlıyor. Belki de çözüm, daha az kontrol etmekte ve daha çok insan olmakta yatıyor.